8 Ekim 2018 Pazartesi

Bahriyem!





Tşk İ.A.



Zeliha (Bahriye) (Kılıç) Alkaç


Doğum yeri: 
Rize Çayeli Altıntaş
Doğum/ölüm tarihleri: 
13.03.1922 - 08.10.2016

Evlenme yılı: 
1949

Anne/baba isimleri
Rabia Kılıç (Baba/anne isimleri: Halit / Gülfe) Doğum/ölüm tarihleri: 1894-19.05.1978
Hüseyin Kılıç (Baba/anne isimleri: Yakup / Fatma) Doğum/ölüm tarihleri: 1889 - 15.07.1970



Evlatları:
Nihat Alkaç 23.04.1950
İsmail 18.12.1952
Hümeyra (Erdal) 13.01.1956
Necati 11.03.1959
Ümmi(ü)han (İşoğlu)  28.11.1962

İkametgâhları:
İstanbul Fatih Kıztaşı
İstanbul Fatih Vatandaş Sok 
Rize Haldoz
Rize Dalyan
İstanbul Fatih Atikali, Gül Apartmanı
Bahçelievler
Ümraniye Soyak

-Babam(ız), Annem(iz)e, “Bahriyem” diye hitap ederdi.
Annem(iz) de babam(ız)a, “Hüseyin Efendi” diye seslenirdi.

-5 çocuk yetiştirmek!...

-İstanbul Kıztaşı: (1949-1954) Babamın bakkal dükkânı var. İki ayrı evde kirada oturuldu. Ayrı ayrı evlerde doğan iki çocuk. Benim doğduğum ev hâlâ duruyor.

-İstanbul Fatih: Önde babamın bakkal dükkânı arkada dublex denilebilecek daire, bahçesi de var. Kendi mülkümüz. Dükkânda yardım edilecek, çocuklara bakılacak. İki çocuğun üzerine gelen Hümeyra kardeşimiz.

-Haldoz’daki babaannemizin iki katlı evi: (1957-1959) Su kuyusu, çevre temizliği, koca bahçedeki sebzeler ve meyve ağaçları, 3 çocuğun üzerine doğan Necati kardeşimiz

-Rize, Dalyan… (1960-1967) İki katlı evimizin bahçesi: su kuyusu, yanan ateşin üzerinde simsiyah bir kazan içindeki suda kaynatılan beyaz çamaşırlarımız, kümesteki tavuklar, odun ve kömür deposu, meyve ağaçları, koca tencerelerde pişen yemekler, gaz ocağından kuzineye geçiş, kiracılarımızın ve mahallenin çocukları. Dört çocuğun üzerine doğan Ümmi(ü)han kardeşimiz.



1960-67 yılları arasında ikamet ettiğimiz bilahare İstanbul'a göç ederken sattığımız iki katlı ev iki yıl kadar önce yıkılmış, bahçesindeki kiraya verdiğimiz üç katlı ev de yıkıldı yıkılacak vaziyette... Onlarca ağaç vardı, yok olmuş ya da yok edilmiş maalesef.


-Annem(iz) de babam(ız) da kız evlatlarına çok düşkündüler.

-Rize’deki evlerin satışı ile satın alınan İstanbul Atikali’deki daire (1967).  5 kardeş aynı evde. Tüm kardeşler öğrenim görüyor. Zorlu şartlar.
Bilahare Bahçelievler’de ve Ümraniye Soyak’ta… genelde bir başına

-Annem(iz) 7 torun büyüttü. Öyle lafın gelişi değil.

-Anneannem kadar değilse de annem(iz) de çok güçlü bir kadındı. Karşılaştığı zorlukları hatırladıkça…


Harika olmuş kalemine sağlık
Bize de hatıra
Ben de babaannemin beni teravih namazına götürürken (Fatih gül apt) dedemin örgü yün şapkalarını sakladığını ve sokakta 2 adım ötedeki camiye giderken üşümeyeyim diye başıma taktığını hatırlıyorum
Çok severdim dedemin şapkalarını ama bana bir şekilde kandırıp vermezdi 😅

Sırtımıza tentürdiyotlar sürerdi ah babaannem öyle özlüyorum ki burnum sızlıyor

Elif


1 yorum:

  1. Erkekler, siz gerçekten güçlü müsünüz? Ne yaşarsanız yaşayın tek başınıza dimdik ayakta kalabilir misiniz? Kimseye ihtiyaç duymadan çocuğunuzun hem annesi hem babası olabilir misiniz ?
    Bir kadın hamile kalır, milyon hayal kurar çocuğuyla ilgili.. Her anında yanında olacağına söz verir.. Onu hiç yalnız bırakmayacağına.. Ama bir sebepten bu dünyadan gitmek zorunda kalır, kader.. Erkek ne yapar.. İki gün yas tutar, üçüncü gün birini bulur, bir sene geçmeden onunla evlenir.. Milyon hayaller kurduğun bebeğin başka kadına anne der, başka kadında arar senin hayalini..
    Siz gerçekten tek başınıza ayakta durabilir misiniz ? Kimseye muhtaç olmadan, dimdik ? Var mı hiç öyle bir hayat hikayeniz ?
    Benim var..
    Babanem..
    Dedem öldüğünde babam 10 yaşındaymış.. Abisi 15, ve onlardan küçük 3 minicik kardeş..
    5 çocuğunu da alıp İstanbul gibi bir şehire gelmiş babanem. Çocuklarının hem annesi olmuş hem babası. Kim bilir belki de babalarının yapacağı babalıktan çok daha iyi bir baba olmuştur. Beşini de okutmuş.. Hem de en iyi okullarda.. Biri edebiyat aşığı olmuş, biri kafası her şeye çalışan bir mühendis, biri dimdik ayakta durabilen güçlü bir iş kadını, biri çok iyi bir doktor. En küçükleri ise haylazlıktan okuyamasa bile, çok iyi bir gelecek kurmuş kendine. Ne zorluklar yaşamamış ki. Ekmek kuyrukları, yağ kuyrukları, tüp kuyrukları.. Gazetede her gün bir olay, üniversiteler karışmış.. Hem de çocukları tam da üniversite çağındayken.. Ama babanem yine dimdik ayakta durmuş.. Kimseye ihtiyaç duymadan, dimdik ayakta. Hep bir arada tutmuş ailesini..
    İşte bu yüzden, o bizim sultanımız.. Ailemizin sultanı.. 60 sene bile geçmis olsa, parmağında hala dedemin alyansı..
    Tekrardan sormak istedim..
    Erkekler, siz gerçekten güçlü müsünüz? Ne yaşarsanız yaşayın tek başınıza dimdik ayakta kalabilir misiniz? Kimseye ihtiyaç duymadan çocuğunuzun hem annesi hem babası olabilir misiniz ?
    Var mı hiç öyle bir hayat hikayeniz ?

    Ezgi
    2010, İstanbul

    YanıtlaSil