N Blog:
N.A.
Sevgililerim!...
Rize
1957-1967 yılları arasında kesintisiz
yaşadığım(ız) Rize –bilahare sıkça birkaç günlüğüne gezme amaçlı gittim tabii
ki- ile şimdiki Rize’yi kıyaslamam mümkün değil.
Herşeye rağmen o yılların
Rizesi!..Tartışmasız.
İşte o yılların Rizesinde okuduğum ‘çocuk’
kitaplarını hiç hatırlamıyorum.
Rize Gülbahar İlkokulu 4.sınıftayken satın
aldığım/okuduğum ilk ‘abi’ kitabını ise çok iyi hatırlıyorum:
Feridun Fazıl Tülbentçi’nin
İstanbul’un Fethi.
(Basım yılı: 1959)
Gaz lambası
ışığında ders çalıştığımı çok iyi hatırlıyorum da –hatta zaman zaman lambaya
fazla yaklaşınca saçlarımı yakardım- bu kitabı lamba ışığında mı yoksa elektrik
hattı çekildikten sonra mı okuduğumu hatırlayamıyorum.
O yıllarda
kitapçı nerdeee Rize’de?
Kırtasiyeci Okullar
Pazarı Abdullah Birkan.
Harçlıklarımdan
biriktirebildiğim paraya rahmetli babaannem (Haldoz’un Fadime Aba’sı) de
katkıda bulunmuştu.
Kitabın o
denli etkisinde kalmıştım ki Feridun Fazıl Tülbentçi’nin diğer kitaplarını,
bilahare Kemalettin Tuğcu, Abdullah Ziya Kozanoğlu, Esat Mahmut Karakurt,
Kerime Nadir, Nihal Atsız, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, daha sonra Fransız
ve Rus edebiyatının ölümsüz eserleri, tabii ki Jules Verne: tahminen/yaklaşık
olarak 5 bin kitap...Harçlıklarım kitap bedellerini karşılamaya yetmeyince yine
babaannem, babam, annem devreye girer, bu kitap okuma aşkıma sevinerek/gurur
duyarak katkıda bulunurlardı.
Rize
Gülbahar İlkokulu, 1957-1960 dönemi:
Gülbahar
Mahallesi’nde, Gülbahar Camii’nin –dini eğitimi aldığım cami, Yavuz Sultan
Selim’in annesi adına 1514 yılında inşa edilmiş- hemen yanında, denize sıfır
konumda, ahşap kâgir karışımı yıkıldı yıkılacak bir bina.
Bahçesi
toprak; yağmur yağdıkça balçık, yazın toz içinde.
Giriş katı
depo, üzerindeki kat ders gördüğümüz sınıflar ve yönetim odaları.
Tabii bu
binanın yerinde yeller esiyor şimdi, iki kez yıkıldı, yerine bir arkadaşımın
babasının ismi verilen gayet modern bir okul inşa edildi: Şevket Yardımcı
Aklımda yer
etmiş:
Feridun
Fazıl Tülbentçi’nin Kanuni Sultan Süleyman’ı. Henüz okumuştum ki ilkokul
5.sınıfta öğretmenimiz Coşkun Yıldırım Tarih sınavında 5 soru sordu.
Biri de:
Mohaç Meydan Muharebesi
Kitaptan o kadar
etkilenmişim ki, okuduklarımdan Mohaç Meydan Muharebesi’ni detaylı olarak anlatmakla
kalsam iyi, Hürrem Sultan dahil çok şey yazdım sınav kâğıdıma, tam 5 sayfa.
Diğer sorulara cevap vermeye zamanım kalmamıştı, sürenin nasıl geçtiğini
anlayamamıştım. Üzülerek verdim sınav kâğıdımı. Sonraki hafta sınav notlarımızı
heyecanla bekliyorum. Öğretmenimiz sınıf arkadaşlarımın notlarını açıkladı,
beni ise tahtaya kaldırdı. Sınav kâğıdımı elime tutuşturdu:
-Yüksek
sesle oku!
Ardından
övgüler düzdü bana. 5 sorudan 1’ine yanıt vermeme rağmen tam not verdiğini
açıkladı.
Öğretmenimin
kitap sevgimi perçinleyen bu davranışını nasıl unutabilirim ki!
Mekânın
cennet olsun sevgili öğretmenim!
-Kitap
nedir?
-Kitap
sevgilimdir, candır, dosttur, kıymetlimdir.
Öyle laf ola
beri gele değil, içten bir söylemdir bu.